logo
Biyografi Araþtýrmalar Eserleri Duyuru / Etkinlik Ýletiþim


Ana Sayfa Ana Sayfa Ana Sayfa


Osman Hamdi Bey ve Arkeoloji

Osman Hamdi Bey’in 1881 yılında Müze-i Hümayun Müdürü olarak atanmasının ardından ilk işlerinden biri, yabancı araştırmacıların yaptığı kazılarda ortaya çıkan eski eserlerimizin yurt dışına götürülmesinin yasaklaması için çalışmalara başlamak olmuştur. Daha yıllar öncesinden bu konudaki rahatsızlığını çeşitli gazete yazılarında dile getirmiş olan Osman Hamdi Bey, 1883 yılında Dr. Philip Anton Dethier’in 1874’de eski eserleri koruyucu mahiyette çıkardığı Asar-ı Atike Nizamnamesi’ni yeniden düzenleyerek eserlerin yurt dışına çıkarılmasını yasaklayan maddeler eklemiştir.


Osman Hamdi Bey ülkede yapılan arkeolojik çalışmaları sistemli bir şekilde kontrol eden mekanizmaları oluşturmuş ve ilk Türk bilimsel kazılarını başlatmıştır. Kendisi Adıyaman’da Nemrut Dağı kazılarını, Lübnan’da Sayda kazılarını ve Muğla’da Lagina kazılarını yürütmüş, oğlu Mimar Edhem Bey’i Aydın’da Tralles kazılarını, kardeşi Halil Ethem Bey’i Alabanda kazılarını yürütmek üzere görevlendirmiştir.


1883 Nemrut Dağı Kazısı

1882 yılında ilk kez Kraliyet Akademisince görevlendirilen Otto Puchstein tarafından araştırılan Nemrut Dağındaki eserler sonraki yıl Osman Hamdi Bey tarafından araştırılmaya devam edilmiştir. Tümülüsün doğu ve batı teraslarında hayranlık verici tanrı tahtları ve kabartmalı steller ile birlikte çeşitli yazıtlarda bulunmuştur. Kommagene Krallığına ait olduğu belirlenen eserlerin Kral I. Antiochos tarafından yaptırıldığı anlaşılmaktadır. Osman Hamdi Bey, taşınabilir bazı eserleri Müze-i Hümayun’a getirmiş ve vakit kaybetmeden o yılki çalışmalarını kitap haline getirmiştir. “Le Tumulus de Nemroud-Dagh” Türkiye arkeolojisinin ve İstanbul Arkeoloji Müzeleri’nin ilk önemli yayınlarından birisidir.



1887 Sayda (Sidon) Kazısı

1887 yılında Sayda’da kendi arazisini yetkili makamlardan aldığı izin ile taş ocağı olarak işletmek isteyen bir vatandaş, çalışmalara başladıktan bir süre sonra mezar olması muhtemel bir kuyu bulduğunu yerel makamlara bildirir. Yapılan incelemeler neticesinde içlerinde lahitler ile beraber birbiri ardına bulunan mezar odaları rapor edilerek İstanbul’a bildirilir. Sultan II. Abdülhamit, bu rapor üzerine Osman Hamdi Bey’i söz konusu eserleri İstanbul’a getirmek üzere görevlendirir. Osman Hamdi Bey’in Sayda’ya ulaşmasının ardından,  bulunan 18 lahdin yedisi belgelenerek yerinde bırakılmış, diğerleri ise oldukça sistemli bir çalışma ile deniz kıyısına taşınarak gemi ile İstanbul’a ulaştırılmıştır.

Lahitlerin sergilenmesi için bugünkü İstanbul Arkeoloji Müzeleri’nin çekirdek binasının yapımı Ağlayan Kadınlar Lahdi’nin cephesi örnek alınarak Sanayi-i Nefise Mektebi hocalarından Mimar Alexandre Vallaury’e  hazırlatılan planlara uygun olarak başlatılır. Bina 13 Haziran 1891 tarihinde Lahitler Müzesi olarak hizmete açılır. Müze-i Hümayun o dönemde dünyanın en zengin lahit koleksiyonlarından birine sahip olmuş, Osman Hamdi Bey ise müzeci ve arkeolog olarak uluslararası bir üne kavuşmuştur.


Sayda kazılarında ele geçen önemli lahitlerden bazıları şunlardır:

 
Tabnit Lahdi : M.Ö 6.yy eseridir. Üzerindeki Fenikece yazıttan Sidon kralı Tabnit’e ait olduğu, lahdin gövdesindeki Mısır Hieroglif yazıtından ise ilk sahibinin Penephtah adlı bir Mısır kumandanı olduğu  anlaşılmaktadır.


Likya Lahdi :
M.Ö 5. yy sonuna ait olan semerdam tipinde Likya tarzındaki eserin uzun yüzlerinde av sahneleri yer almaktadır. Dar yüzlerde kentaur mücadelesi ve onların üzerindeki alınlıklarda bir yüzde karşılıklı sfenksler ile diğer yüzde grifonlar görülmektedir.

Satrap Lahdi : M.Ö. 5. yy eseridir ve bir krala aittir. Lahdin kabartmalarında kralın hayatından çeşitli sahneler betimlenmiştir. Kralın kıyafetlerinin Pers üslubu taşıması dolayısıyla satrap lahdi adı verilmiştir.

Ağlayan Kadınlar Lahdi: MÖ. 4.yy’a tarihlenen lahdin Sidon kralı I. Straton’a ait olduğu düşünülmektedir. Bir İon tapınağı formunda betimlenen sütunlu lahitlerin en eski örneklerinden biridir. Lahdi çevreleyen sütunlar arasında tasvir edilen 18 kadın, kral için yas tutmaktadır.

İskender Lahdi: M.Ö. 4.yy sonuna tarihlenen eserin İssos Savaşı sonrasında İskender tarafından Sidon tahtına oturtulan Abdalonymus’a ait olduğu düşünülmektedir. Lahit adını eserin kabartma programlarında yer alan Büyük İskender figüründen alır.



1891-1892 Lagina Hekate Kutsal Alanı Kazısı

Osman Hamdi Bey Karia’da, Muğla’nın Yatağan İlçesi’nde yer alan Lagina Hekate Kutsal Alanı tapınak ve stoasında 1891-1892 yıllarında kazı çalışmaları yapmıştır. Alandaki Hekate Tapınağı’nın yapımı M.Ö 2. yy sonu ile M.Ö 1. yy başları arasında bir tarihe verilir. Osman Hamdi Bey’in yaptığı çalışmalarda ele geçen en önemli buluntular, tamamı İstanbul Arkeoloji Müzesi’nde sergilenen Hekate Tapınağı friz kabartmalarıdır. Tapınağın doğu frizinde Zeus’un doğumu ve yaşamı, kuzey frizinde Amazonlar ile Helenler arasındaki barış ve dostluk anı, batı frizinde Tanrılar ve Gigantlar arasındaki savaş, güney frizinde ise Karialı tanrılar ile onların kutsandığı kentlerin canlandırıldığı düşünülmektedir. Friz sahnelerinde Hekate belirli işler yaparken görülmektedir.

Nezih BAŞGELEN, Ölümünün 100. Yıldönümünde Osman Hamdi Bey

Arif Müfit MANSEL, Osman Hamdi Bey, Belleten, 94, Cilt: XXIV - Sayı: 94 - Yıl: 1960 Nisan

Kocaeli Büyükşehir Belediyesi Yayını, Osman Hamdi Bey Broşürü





Baþbakanlýk Tanýtma Fonu katkýlarýyla Güzel Sanatlar Genel Müdürlüðü UNESCO Mimar Sinan Guzel Sanatlar Universitesi Pera Müzesi